Fizik ve Müzik, birbirine zıt gibi görünse de aslında aynı dili konuşur: Evrenin dili. Fizik, müziğe anlam kazandırır; müzik ise fiziğe ruh. Bu iki alan birleştiğinde, hem bilimsel hem sanatsal bir deneyim yaşarız. Gözle göremediğimiz titreşimlerin, duyularımızla nasıl birer duygusal melodiye dönüştüğünü fark ettiğimizde, evrene farklı bir gözle bakmaya başlarız.
Eğitim, yalnızca okul duvarları arasında kalan bir süreç değildir. Her bireyin karakterini, dünya görüşünü ve hayata bakışını şekillendiren bu uzun yolculuk; öğretmenlerin, okulun ve en önemlisi ailenin iş birliğiyle anlam kazanır. Bu nedenle, bir öğrencinin başarısında ve gelişiminde velilerin rolü asla göz ardı edilemez. Eğitim yalnızca okulun sorumluluğunda yürütüldüğünde eksik kalır; çünkü çocuğun geliştiği ilk ve en güçlü ortam, ailesidir.
Neden tarih öğretildiği öğrenciler adına sıklıkla sorgulanan bir durumdur.’ Neden tarih öğreniyorum ki? Günlük hayatta ne işime yarayabilir gibi soruların ardı arkası kesilmez birçok öğrenci tarihi de diğer derslerde olduğu gibi bir üst sınıfa geçmek için öğrenilmesi zorunlu kılınan bir dersten öte olarak görmemektedir.
Felsefe denildiğinde çoğu insanın aklına uzun, karmaşık cümleler, yalnızca antik çağ filozofları ve anlaması, cevaplaması zor görünen sorular gelir. Belki de felsefenin en büyük talihsizliği, hem çok önemli hem de çok yanlış anlaşılan bir alan olmasıdır. Peki, gerçekten nedir bu felsefe? Nereden gelmiştir, ne işe yarar ve neden bir türlü sevilmez? Asıl soruysa şu: Felsefe sıkıcı olmak zorunda mı?
Bazen bir kitap tam da ihtiyacımız olan anda karşımıza çıkar. Sayfalarını çevirirken sadece bir hikâyeyi değil, kendimizi de okumaya başlarız. Bir karakterin yolculuğunda kendi kırgınlıklarımızı bulur, bir cümlede hiç konuşmadığımız bir duygumuzu fark ederiz. İşte o an, edebiyatın büyüsü devreye girer.
Şiir, binlerce yıldır insanın duygularını en yalın ve en yoğun biçimde ifade etme biçimi oldu. Bir beyitin içine bir ömrü sığdıran divan şairlerinden, serbest şiirin öncülerine kadar nice isim, sözcüklerle yeni dünyalar kurdu. Peki ya bugün? Şiir hâlâ kitapların sayfalarında mı, yoksa artık ekranların parlayan ışığında mı?
Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO), genetik mühendisliğinin çeşitli teknikler kullanarak yaptığı müdahalelerle kalıtımsal değişikliğe uğrattığı bir organizmadır. Bu teknikler rekombinant DNA ya da "rekombinant DNA teknolojisi" olarak da bilinirler. Rekombinant DNA teknolojisi sayesinde DNA molekülleri tüpte (in vitro), yani canlı organizmanın ya da hücrenin dışında, yeni bir tür yaratmak üzere bir molekül içinde bir araya getirilebilmektedir.